💫Latinceden çevrilince anlamı “boş levha” ya da “üzerine hiçbir şey yazılmamış boş kağıt” olan Tabula Rasa, zihinde doğuştan düşünceler bulunmadığını dile getirmek için kullanılan bir benzetmedir. İngiliz empirist felsefe geleneğinin kurucusu olan John Locke’un, bilginin duyu deneyimin sonucu olduğunu, zihinde doğuştan düşünceler bulunmadığını, mantık ilkelerinin bile sonradan kazanıldığını söylerken, zihnin doğuşta, her tür deneyim öncesinde bomboş olduğuna işaret etmektedir.
🩸“Şeyler” arasında kurduğumuz zamansal ve uzamsal ilişkiler (nesnelerin yerleri ve konumları), onların kendilerinde olan özellikler değil, bizim tanıklık seviyesindeki deneyimsel alışkanlıklarımızla ilgilidir. Olgular arasındaki bağıntıları kendi yöntemlerimizle bilemez, sadece onlara atıflarda bulunuruz. Doğa kurallarla işlemez, formülasyon sahibi değildir. İnsanlar, doğayı ya da olguları algılayabilmek için sistemler, formüller, öncelik-sonralık ilişkileri kurarlar.
🧩Locke’un söz konusu bilgi anlayışına göre, insan zihni pasiftir, dış dünyadaki uyaranların etkisiyle aldığı duyumları işleyerek bilgiye ulaşır, fakat kendi başına hiçbir şey yaratamaz, zira insan zihni doğuştan bomboştur, boş bir levha gibidir. Bilgi bu levhaya, dıştan gelen bir takım imgeler ve veriler kazındıkça oluşur. "insan bütün bilgilerini deneyimleriyle elde eder. Çünkü insan doğuştan hiçbir bilgi ve doğru taşımaz. Doğuştan görmeyen birine bir küple bi küreyi elletseniz daha sonra da birden gözleri açılsa dokunmadan hangisinin küre hangisinin küp olduğunu anlayamaz." der
Locke’un söz konusu Tabula Rasa öğretisi, onun bir yandan Descartes’ın kendisine onun idealizmine ve dolayısıyla Descartes tarafından savunulmuş olan akılcı bilgi anlayışına karşı çıkarken, diğer yandan Aristotelesçi pasif ruh anlayışını benimsemesinin bir sonucudur. Locke’un hemen tüm 18. Yüzyıl filozofları tarafından da kabul edilen ve klasik davranışçılıkta da yaşayan bu bilgi anlayışına göre, insanlarda zihinsel ya da entelektüel bakımdan söz konusu olan tüm farklılıklar, bireylerin tecrübe ya da deneyimlerindeki farklılıklarla, eğitimlerindeki farklılıklara bağlanmalıdır.
🔎Epistemolojik (Bilginin mahiyeti, türleri ve elde edilme yöntemleri ile ilgilenen felsefe) bir öğreti olan Tabula Rasa öğretisinin sosyal bir boyutu da vardır. Toplumsal eşitsizliğin biyo-psişik (biyolojik ve tinsel ihtiyaçlar) kökenleri olduğunu benimsediği Tabula Rasa öğretisine dayanarak, insanların dünyaya eşit geldiklerini, onların bütünüyle içinde bulundukları koşulların ürünü ve aldıkları eğitimin eseri olduklarını öne sürmüştür.
🪁İnsanın yaşamındaki tek yol göstericinin kendi aklı olduğu konusunda Locke'ye katılıyorum. Tabula Rasa’nın yeniden öğrenmek, hatalardan öğrenmek, bilinç dışı önyargılardan kurtulmak, eleştirel düşünceyi geliştirmek gibi pek çok konunun özünde yatan kök kavram olduğunu düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
Mutlu Pazarlar🌷
Comments