top of page
  • Yazarın fotoğrafıVolkan Mirzalı

Zamanın Kısa Tarihi

Güncelleme tarihi: 23 Oca

Zaman nedir? Nerede başlar?Nerede biter? Büyük patlamadan önce zaman var mıydı? Her şeyden ve hepimizden, mekandan bağımsız düz bir çizgi halinde akıp giden bir şey mi?


Klasik fiziğin babaları olarak kabul edilen Galileo, Newton gibi isimlere göre. Evet. “Mutlak” olduğu kabul edilen zaman kavramı herkes için aynı, evrenin her noktasında sabit bir hızla ilerleyen, ölçülebilen ancak algılanamayan bir şeydi. Newton özellikle zaman ve mekanın objektif gerçekliğin tamamen ayrı unsurları olduğuna inanıyordu. Ve evrende hiçbir şey kalmasa,yok olsa dahi "zaman"ın kendi başına var olmaya devam edeceğine inanıyordu. Ama...


İlk önce Wilhelm Leibniz itiraz etti bu düşünceye. Leibniz için önce, sonra veya birbiriyle eş zamanda olan olaylar vardı. Zaman, sadece bu ilişkileri zihnimizde organize etme şekliydi. Sonra bağımsız bir şekilde daha filozofik bir bakış açısıyla Immanuel Kant da ona katıldı. Immanuel Kant, zamanın kendiliğinden var olan bir şey, ya da kendiliğinden var olan şeyler arasındaki ilişkilerin bir sıralaması olmadığını savundu. Kant’a göre zaman, sadece zihinlerimizin sahip olduğumuz tecrübeleri organize etme şekliydi. Kant, zihnimizin dışında ve bizden bağımsız kendiliğinden var olan şeylerin aslında zamanda olmadığını öne sürdü. Fakat tüm bu tartışmalara Albert Einstein son noktayı koyacaktı.


Einstein, Maxwell’in denklemlerini gördükten sonra bir şeyden emindi artık. Evrende sabit olan tek şey ışık hızıydı. Nereden baktığınıza, nerede durduğunuza bakılmaksızın sürekli aynı hızda hareket eden, sabit olan tek şey ışığın hareketiydi. Bu durumda Newton’ın yasalarında bir şeylerin değişmesi gerekiyordu. Zaman Sabit olamazdı…


Bir felaket senaryosu tanımlasak, bir gün, güneşimiz önceden de fark edemediğimiz bir şekilde birden yok olsa. Konuyu Newton’ın kütle çekim kanunu ile ele alırsak olacak olan; Dünyanın anında yörüngesinden çıkması ve uzay boşluğuna doğru yol almasıdır.

Fakat Einstein’a göre bu imkânsızdır. Çünkü evrende sabit olan ışık hızıdır ve hiçbir şey ışık hızını geçemez. Evrensel limitimizdir ışık hızı. Güneş ışığının dünyamıza ulaşması ise yaklaşık 8 dakika sürmektedir. Ve kütle çekim kuvveti de tam olarak ışık hızında hareket ettiğine göre güneş şu anda yok olsa biz 8 dakika boyunca hiçbir şey olmamış gibi yaşayabiliriz.


E = mc² Fiziğin en bilinen denklemi. Burada E enerji m kütle c² ise ışık hızının karesidir. Ve bu denklemi Einstein ilk yazdığında m = E / c² şeklinde yazmıştı. Yani, enerji ve kütle yer değiştirebiliyor! Enerji ve kütle aslında aynı şey! Yani, gördüğünüz, bildiğiniz her şey, somut olarak tutabildiğimiz, gözlemleyebildiğimiz her şey aslında enerji!


Einstein şunu söylüyor. Bir nesnenin hızı arttıkça enerjisi de artar ve dolayısıyla kütlesi de artar ve ışık hızına yaklaştıkça bu hızı koruması için sonsuz evet sonsuz enerjiye ve dolayısıyla kütleye ihtiyaç duyar ve işte bu nedenledir ki ışık hızını geçmek imkansızdır. Burada bizim algı sınırlarımızı zorlayan nokta ise şu. Bizim algıladığımız fiziğe göre hız çarpı süre = mesafe’dir. Ama işte bu denkleme ışık hızını koyduğunuzda bizim bildiğimiz haliyle fizik kuralları çalışmıyor. Çünkü, ışık hızı sabittir. Işık hızının yanında onun yarı hızında hareket eden cismin bile hızı ışık hızını kendinden iki kat hızlı olarak görmez. Işık hızında görür.

O nedenle zaman ve mesafede farklılıklar olması gerekiyor!


Konuyu şu örnekle toparlayayım. Ahmet ve Ayşe ikiz kardeşler olsun. İkisi de astronot olsun ve bize bu yasayı kanıtlamak amacıyla bir deneye katılsınlar. Ahmet dünyada kalsın ve Ayşe de ışık hızının %99. 997’sine ulaşabilen bir uzay mekiği ile 1 yıl sürecek bir yolculuğa çıkmış olsun. Bu yolculuk başladığında ikisi de 30 yaşında olduğunu varsayarsak 1 yıllık yolculuk sonrasında Ahmet ve Ayşe buluştuğunda Ayşe haliyle 31 yaşında olacak ama dünyada kalan Ahmet tam 81 yaşında olacaktır Bu hızda hareket eden biri için zaman çok çok yavaşlayacaktır..Ahmet ile Ayşe de aralarında 51 yıl yaş farkı olan ilk ikizler olacaktır muhtemelen.Bu teori gerçek hayatta da 1971 yılında Hafele-Keating deneyi olarak bilinen adı ile de kanıtlanmıştır.


Bu sebeple James Webb teleskobu ile gördüklerimiz evrenin doğuşuna şahit olmamız sebebiyle son derece heyecan vericidir.

15 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page