Bilim, insanın doğayı tanıma, kavrama ve onu gereksinimleri doğrultusunda değiştirme zorunluluğundan doğmuş ve bu başarıldığı ölçüde insan türü gelişip ilerleyebilmiştir. Bu haftaki yazımda Serol Teber’in “Davranışlarımızım Kökeni” isimli kitabından bilgiler aktarmak istiyorum.
Teber’e göre “Çağımızın kuşkusuz en önemli sorunu, yabancılaşmanın bilincine varmak ve bunun uzantısı olarak da bilinen belirli yöntemler ışığında ona karşı koymaktır. İnsan düşüncesi, doğayla yeniden bütünleştiğinde yüzlerce yıl öncesinden beri müjdelenen kavramların maddeleşmesi ve insanın ölümsüzleşmesi gerçekleşebilecektir. Yabancılaşma süreci, uzun bir çelişkiler zinciri içermekte ve yine her çelişkide olduğu gibi özünde ileriye dönük, evrimsel yanlar taşımaktadır...”
Artık kesinlikle anlaşıldığı gibi doğada yansızlık yoktur; bilerek ya da bilmeyerek olaylar içinde yan tutulur. İnsanlar isteseler de istemeseler de bir düşünce sistemi içinde yaşarlar. Kaçınılmaz bir zorunluluktur bu. Doğanın maddeden önce oluştuğunu söyleyen düşünce sistemi "materyalizm" 'dir. İkinci grup düşünce sistemi ise "idealizm" dir.
Bütün düşünce sistemlerinin ve genel olarak felsefenin kökeninde yatan temel sorun, insanların varlıklarını oluşturan şeylerin niteliğidir. Bu soruya verilecek yanıt, kişinin toplum ve doğa olayları karşısındaki tavrını, toplum ve doğa olaylarını yorumlamak için kullandığı yöntemi belirler.
Nesnel ve öznel dünyalar arasındaki ilişki ya da ayrımı içeren doğanın temel sorununu Berkeley “Maddeler/objeler, düşüncelerimizin ürünüdür” diyerek cevaplamıştır.
Davranışlarımızın nicelik ve netliğini, içinde yaşadığımız toplumun sosyo-ekonomik formasyonlarının nicelik ve netliği koşullamaktadır. Toplum dışına düşmüş, ormanlarda büyümek zorunda kalmış kurt çocuklarda konuşma, iki ayak üzerinde dik yürüme gibi en doğal sanılan işlevlerden hiçbirinin gelişmediği görülür.
“Doğanın, toplumsallaşmanın ürünü olan beynimiz, düşünce ve davranışlarımız evrensel çelişkilerin dışında tutulamazlar. “Düşüncenin diyalektiği, doğanın diyalektiğinin insana yansımasıyla oluşur. Diyalektik materyalizm, evrimin üç önemli alanı üzerinde yükselir; doğa, toplum ve düşünce. Bu üç temel alanın kesiştiği tepe noktada davranışlarımız şekillenmeye başlar. “
İnsanların doğal ortamları içinde birey ve topluluk olarak verdikleri tepkileri incelemek için Pasifik Okyanusundaki Koshima adasındaki kırmızı yüzlü maymunlar uzun yıllar boyunca gözlemlenmiştir. Ekip yönetiminde Antropolojiden faydalanan liderlerin kitabın bu bölümünü okumalarını özellikle tavsiye ederim.
Mutlu Pazarlar
Comments